Breakfast on Pluto, Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles adlı filmlerin
de yönetmeni olan Neil Jordan’dan 1984 yılı yapımı mükemmel bir Kırmızı
Başlıklı Kız güzellemesi.
Senaryosundan, çekimlere ve hatta özellikle dekoruna kadar mükemmel bir
filmdir. Önceden izlemediğim için üzülüp de bir yandan yeni keşfettiğim ve ilk
kez izlediğim için ayrı bir haz duyduğum yapımlardan biri oldu bu da. Hani
vardır ya öyle filmler, işte bu da onlardan biri.
Makyajları da zamanına göre
oldukça başarılı buldum. Zamanına göre iyiydi demek belki eksik bir tanımlama
olacak fakat o dönemin filmlerine bakıldığında tabi ki her filmin aynı özenle
yapılmamış olduğu görülüyor. Filmi izlerken filmin hayal dünyasına mı gireyim
yoksa nasıl çekildiğine dair hayaller mi kurayım derken ikisi birden
birleştiğinde ‘’işte bu gerçek bir film’’ düşüncesi kaldı geriye. Masal gibi
ama gerçek.
Angela Lansbury’nin büyükanneyi canlandırdığı filmde Kırmızı Başlıklı Kız’ı ise Sarah Patterson canlandırmakta. David Warner, Graham Crowden da filmin kadrosunda bulunuyor.
Kırmızı Başlıklı Kız’a ait yakın zaman filmine gelince… Red Riding Hood’dan bahsedeceğim kısaca. Company of Wolves ile kıyaslama bile yapılamaz aslında ama birbirinden bağımsız değerlendirildiği zaman bile Red Riding Hood’un zayıf bir film olduğu bariz. 2004 yılı yapımı Mean Girls adlı filmle yükselişini başlatan ve 2009 yılı yapımı Chloe ve Jennifer’s Body ile yerini sağlamlaştıran Amanda Seyfried, Red Riding Hood’da Jennifer’s Body kadar olmasa da yine ona yakın vasat bir senaryoyla ekrana gelmiş. İzle ve unut filmlerinden biri.
İşte o yüzden; Masal gibi, aynı zamanda biraz ürkütücü, fantastik bir film
olan The Company of Wolves’u izledikten sonra zamanın nasıl geçtiğini
unutacaksınız. Ben zamanın nasıl geçtiğini unuttum ama filmin birçok ayrıntısı
hala aklımda. Kısacası, izleyicide yer edecek olan filmlerden sadece biri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder